Aslında çok severek çizdim bu kareyi, her ne kadar hiç çıkarmadığım gözlüğümü yapmayı unutmuş olsam, ve renkler açısından çok tatmin edici olmasa da yarattığı hava çok hoşuma gidiyor. Renkler de, biraz fazla parlak oldular, yani, cenaze havası esen bir ortamdaki fosforlu yeşil tişört giyen enerjik tip gibi uyumsuz oldular. Dijital resimde yabancıyım, napıyim.
Genel olarak kendi hayatımı, sanki çok bi şeymiş gibi, çizme, anlatma hevesim var. Ha, çok bi şey mi yapıyorum, yoo, bu hikayede de aslında bir cumartesi akşamında yaşadığım tek olayı anlatıyorum zaten. Kuzu incik haşlıyorum, dibindeki kolajenli sıvı donuyor, ben de bunu unutuyorum, yıkamaya çalışıyorum ve bu balçık gibi sıvı lavaboyu tıkıyor, ben de tiksinerek lavaboyu açmaya çalışıyorum falan, tek olay bu. Bunu da işte komik bir dille anlatıp güldürmece yapmaya çalışıcam. Başta çok eğlenceli gelmişti, yaparken de keyif aldım, ama tabi aradan belli bir zaman geçtikten sonra insan kendi kendine sorular sormaya başlıyor..
Bu gerçekten komik mi?
Anlatmaya değer mi?
Bunu anlatmanın şekli bu mu?
3 sayfa bu hikaye için çok olmadı mı sence de?
Hep hayatını anlatmaya çalışarak aslında biraz da kendi kendine sanki önemli bir şahsiyetmiş gibi havalara girdiğinin farkında değil misin, yani kimsenin umrunda değilsin pek, çok bi şey de yapmıyosun, kitap okuyorum diye geçiniyosun ama aslında çoğu zaman bikaç sayfasını okuyup sıkılıyorsun, fransızca öğreniyorum diyosun, iki cümle fransızca okuyunca yoruluyorsun, çizim yapıyorum diyosun bir iki çiziktirikten sonra ay sırtım ağrıdı, may belim büküldü, of sıkıldım pof bunaldım diye sızlanmıyor musun, kendi kendini kandırdığının farkında değil misin?
Sonra baktıklarımı beğenmeyip, "bir daha baştan yapmak lazım" dedim, bu sefer daha güzel yapıcam diye düşündüm işte.
-Engin-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder