Neden?
Neden, Niye, Niçin....
Yaptığım her çizimde, karaladığım her yazıda veya okuduğum her metinde neden sorusunu soruyorum. Neden çiziyorum, neden bunu yazmak istiyorum, neden böyle bir insan olmak istiyorum, neden sanatçı olmak istiyorum, neden böyle bir istek var diye soruyorum kendime. Aslında bir bakıma bu isteklerimin gerçekliğini ve temellerini sorguluyorum. Neden çizmek istiyorum, neden sanatçı olmak istiyorum diye sorarken aslında bu isteklerimin nereden geldiğini değil de gerçekten içimden gelişini sorguluyorum. Bunlar gerçekten içimden gelen şeyler mi yoksa kendime yazdığım kader senaryosu yüzünden mi istiyorum, bunu sorguluyorum. Çünkü eğer gerçekten içimden gelen bir şey olsaydı bu, haftanın bir veya iki günü içimden gelmezdi sanki, kendimi mi kandırıyorum sanatçıyım falan diye, geçen akşam domatesli ezmeyi çatalla yemiş bir insanım ben, gidip Rembrandt mı olucam bu halimle?
![]() |
sürekli yanımda taşıdığım defterim, ama nadiren açıp bi şeyler yazıp çizdiğim görülmüştür. üzücü... |
Neden çizgiroman'ın cevabını verebiliyorum ama. Çizgiroman veya çizgiseri, çizgihikaye (YAKINDA!!!! Webcomics!!!!) gerek görsel zevklerimizi tatmin edişiyle, gerek okunmasının akıcılığıyla, gerek diğer edebi türlerin ve plastik sanatların bir sentezi ama aynı zamanda onlardan farklı olarak yepyeni, genç, canlı, enerjik ve çılgın bir tür. Ve çizgiromanlarla büyüdüm, bu yüzden başka bir sanat dalı seçmem düşünülemezdi zaten.
Ama sanat yapmam gerçekten gerekli mi? Onlarca sanatçı varken ortalıkta, benim sesimin duyurulması neden gerekli?
Çünkü istiyorum. Bu yeterli bir cevap mı peki?
Herkes için kağıt ve kalem var, internet var, en olmadı duvarlar var. Herkes, istediğini yazabilir her yere, ama neden yazmalı? Aklında olanlar gerçekten duyulmalı mı, çünkü insanlık çok kalabalık bir tür, sayıca çok fazlayız, ve yazmak, çizmek, sesini duyurmak isteyen çok fazla kişi var. Dolayısıyla herkes hep bir ağızdan konuşursa, bir kargaşa olur sadece, gürültü olur ve bu yüzden konuşacak insanları özenle seçmek lazım, geri kalanlara da dinlemek düşer. Söz hakkı tanınana kadar.
![]() |
en sevmediğim iki sayfa. alakasız 4 başıboş fikir.. |
Ama işte bu söz hakkı nasıl verilmeli, yani kim nasıl konuşmalı, ve dediklerini özenle seçmeli, ama kime göre, neye göre? Ben de bunu düşünüyorum işte, belki de bu yüzden hiçbir şey çizip yazamıyorum, bu sorulara cevap bulamadığım için. Yani neden ben, belki bu aklımdaki fikirleri başka birisine anlatsam benden çok daha güzel resmedebilir?
İtiraf ediyorum, fikirlerimi beğeniyorum. Ve onları sahipleniyorum. Kimseye vermek istemiyorum. Onlar benim çocuklarım gibi ve onları ben büyütmek istiyorum. Her gün nasıl evrildiklerini, değiştiklerini gözlemliyorum ve geleceklerini de ben belirlemek istiyorum. Ve bu yüzden ben konuşmak istiyorum, kendi fikirlerim konusunda.
Herkesin bir fikri var ama, bu fikirlerin hepsi gerçekten de değerli mi, yani söylenmeli mi? Dile getirilmeli mi? Gürültünün oluşacağını bile bile, riske atmalı mıyız bu durumu?
Hepimiz istiyoruz bir şeyler yapmayı. Ama bu yeterli mi?
-Engin-
Benim için çizim, hızlıca akan zamanın aralarına konulan bir ayraç...Hiç unutmak istemediğim fikirlerimin, anılarımın, hayallerimin gerçeklik kazandığı nokta.Dünyanın en kötü çizer kişisi de ben olsam fark etmez, çünkü çizdiklerimin hepsi benden bir parça taşıyor ve bu çizime devam etmek için bence yeterli bir sebep.
YanıtlaSilYazılarının arasına çizimleri sıkıştırmaya ve yazıları içten yazmaya devam, başarılar :)